İklim Krizinde Genç Olmak ve Gençlerin Dayanışması

Burcu Meltem Arık: Merhaba, ben Eğitim Reformu Girişimi’nden ve Roots & Shoots Türkiye’den Burcu Meltem Arık. Geçtiğimiz yıl Etkiniz desteğiyle eğitim hakkını izlemek amacıyla 27. Taraflar Konferansı’na katıldım. Mısır’daydı. Şimdi buna ilişkin bir bilgi notu hazırlıyorum ve değerli uzmanlarla farklı konularda podcast yayın yapıyorum. Konuğum genç bir arkadaşımız Seren Anaçoğlu. Hoş geldin Seren.

Seren Anaçoğlu: Hoş bulduk, merhabalar.

Burcu Meltem Arık: Çok teşekkür ediyorum vaktin için. Seni tanıyabilir miyiz.

Seren Anaçoğlu: Tabii ki. Ben Seren Anaçoğlu, şu an 20 yaşındayım ve 16 yaşından beri iklim aktivistiyim. Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisiyim. Aynı zamanda Avrupa Birliği İklim Komisyonu tarafından 2021 senesinde seçilmiş en genç iklim elçisiydim. İklim kriziyle yoğun bir şekilde mücadele etmeye çalışıyorum. Bu konuda farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Birçok alanda iklim krizinin etkilerini günümüzde fark ediyoruz ve bu yüzden de bir genç olarak bu konuda kendi sorumluluğumu hissediyorum ve ben de bu konuda mücadele etmeye çalışıyorum.

İklim krizini fark etmek

Burcu Meltem Arık: Çok teşekkür ediyorum. İklim krizini ilk ne zaman hissettiğini ve bu alanda seni az önce bahsettiğin çalışmalara yönlendiren süreçleri biraz daha açabilir misin?

Seren Anaçoğlu: İklim krizi özellikle biliyorsunuz ki son 200 senedir, sanayi devriminden itibaren etkilerini hayatımızda hissettiriyor. Özellikle insan kaynaklı karbon emisyonlarının iklim krizi üzerindeki etkilerini hem günlük hayatımızda hem de bilimsel verilere bakarak görebiliyoruz. Fakat benim ilk iklim kriziyle tanışma serüvenim şu şekilde oldu. 2019 senesinde bir konferans düzenlemek istiyordum. MUN (Model United Nations) konferansları yapıyorum. Model Birleşmiş Milletler Konferansları olarak geçiyor ve konferansım için bir tema arıyordum. Bu temayı da aslında bayağı bir araştırdım. Hani hangi temayı kullanabilirim diye bir araştırma içerisine girmiştim. 22 Nisan’ın Dünya Günü olduğunu gördüm ve ne olduğunu araştırmaya başladım. Sitesinde detaylı yazıyordu zaten. Earthday.org sitesine girdiğimde Dünya’yı kucaklamanın ne kadar önemli olduğunu, Dünya’yı korumamızın ne kadar önemli olduğunu, limit aşım gününü, kullandığımız kaynakların bir gün bitebileceğini ve iklim krizinin özellikle sıcaklık artışından hem habitatı hem de canlılığı nasıl etkileyebileceğini araştırma fırsatı edindim. Ve dedim ki ben bu konuda daha fazla proje üretmeliyim, daha fazla çalışmalıyım. Özellikle o sene yaşanan şu anda hayatımızda çok büyük bir kriz var. Kuraklık krizi. Özellikle İstanbul’da barajların doluluk oranlarını her sene konuşuyoruz. Kasım ayına geldiğimizde çok farklı bir mevsimle karşı karşıyayız, büyük bir kuraklıkla karşı karşıyayız. İstanbul’un su kriziyle nasıl mücadele edebilirim? Plastik atık kriziyle nasıl mücadele edebilirim? Bunlarla ilgili projeler üretmeye başladım. Sonrasında kendi lisemde, Kabataş Erkek Lisesi’nde bir su projesi ortaya çıkardım. Bir de plastik kullanımını, yani plastik şişe kullanımını azaltmak üzere birkaç proje uyguladım. Erkek yurdu, kız yurdunda plastik şişenin kullanılmaması, arıtma sularının kullanılması üzerine bir seferberlik başlattım. Bu şekilde okulda plastik şişe kullanımını azaltmaya adım attık. Ben de Çevre Kulübü Başkanı olarak böyle projelerde yer aldım ve bu projemle de iklim elçisi seçildim. Hala da devam ediyorum bu konularda çalışmaya. Hak savunuculuğu bakımından da avukat olmayı seçtim hedef olarak. Şu anda hukuk okuyorum.

İklim Elçisi olmak ve iklim hukuku alanında ilerlemeyi tercih etmek

Burcu Meltem Arık: Çok teşekkür ederim. Ne kadar kıymetli. Benim de 11 yaşında bir kızım var ve o da ilk defa bu sene Model United Nations’a giriyor ve konu seçiyor. Hangi konuyu seçeceğini bilemiyorum. Şimdi araştırıyor. Ne kadar önemliymiş bu alan. Onun sayesinde görmüş oluyorum. Senin de hayatını etkilemiş. Ne kıymetli. İki konu açtın. Avrupa Birliği Komisyonu iklim elçisiyim dedin. Belli bir dönem böyle bir görev üstlendiğini söyledin. Hem de en genç üye oldu. Ayrıca hukuk alanına girmek istediğini de söyledin. Sen iklim elçisi olarak neler yaptın ve neden özellikle hukuk alanını tercih ettin? Bu ikisini açabilir misin?

Seren Anaçoğlu: Orluşturduğum projelerle bir başvuru hazırladım. Avrupa Birliği’nin kendi sitesinden, iklim komisyonunun sitesinden başvurumu yaptım. Başvuruyla gelecekte ne hedeflediğimi, neler yaptığımı, bu zamana kadar ki projelerimi yazdım. O zaman Türkiye’deki beş iklim elçisi, Dünyadaki, Avrupa’daki kırk iklim elçisi arasındaydım. İklim elçisi olarak belirli görevler ediniyorsunuz. Birçok uluslararası toplantıya katılma fırsatı elde ediyorsunuz. Brüksel’de gerçekleşen toplantılara katıldım. Bu toplantılarda Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcıları, Avrupa Komisyonu İklim Direktörleri ile tanışma fırsatı elde ettim. Onlarla Türkiye’nin durumunu konuştum. Uluslararası alanda hem Türkiye’yi temsil etmek hem de Türkiye’yi nasıl geliştirebileceğim üzerine odaklanmıştım. Nasıl geliştirebilirim? Bunları düşünmüştüm. Onun dışında tarım alanına odaklanmıştım iklim elçisi olarak. Türkiye’deki tarım geriye gitmeye başlıyor. Tarım politikalarının özellikle su kullanımı konusunda yetersiz olduğu ortada. Avrupa’da nasıl işliyor? Onların çok gelişmiş bir sistemleri var ve bütün çiftçilerin çok iyi eğitimleri oluyor, iyi eğitimler alıyorlar. Fakat Türkiye’de bu eksik. Bunu nasıl geliştirebilirim? Bunlar üzerine odaklanmaya çalıştım. Onun dışında Avrupa Birliği İklim Komisyonu bize TEDx düzenleme lisansı veriyordu. İstanbul’da ilk iklim TEDx konferansını gerçekleştirdim. TEDx European Climate Pact İstanbul adı altında. Bu konferansta da birçok iklim aktivistiyle, alanında uzman iklim uzmanlarıyla bir araya geldik ve ufak bir TEDx çalıştayı gerçekleştirdik.

Bir şeyleri değiştirebilmenin aslında hukuk sisteminden geçtiğini gördüm. Hukuk sistemini değiştirdiğimizde iklim krizi konusunda birçok regulasyonun Türkiye’ye gelebileceğini düşünüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde daha fazla konuşulması gerektiğini, yasama bakımından da güçlenme olursa Türkiye’de büyük bir değişim yaşanabileceğini düşünüyorum. Bu yüzden hukuk öğrenerek ben de bu konuda çalışmaya başlamak istiyorum. Daha iyi bir şekilde.

Gençlerin talepleri

Burcu Meltem Arık: Ne kadar kıymetli, çok etkileyici, çok teşekkür ediyorum hem yaptığın çalışmaları paylaştığın hem de hukuk alanına özellikle eğildiğin için. Gençlerin, 2015’ten bu yana, 2018’de de hızlanarak uluslararası ve ulusal iklim değişikliğiyle ilgili karar alma süreçlerine katılım talebi oldu. Başka talepleri de var. Gençlerin talepleri neler?

Seren Anaçoğlu: Öncelikle şöyle bir talebimiz var: şu anki karar alma süreçlerinde daha fazla yer almak istiyoruz. Çünkü bu bizim geleceğimiz. Bu bizim önümüzdeki hayatımız. Karar alma süreçlerine bizi dahil etmediklerinde bizi savunmuş ya da korumuş olmuyorlar. Genellikle siz bizim geleceğimiz demelerine rağmen ironik bir şekilde karar alma süreçlerinde daha çok yaşı büyük insanlar oluyor. Karar alma süreçlerinde dahil edilmeyebiliyoruz. İklim krizi konusunda ve diğer konularda gençlerin daha fazla talepleri var. En öncelikli taleplerden biri Türkiye’nin iklim krizi bakımından acil durum ilan etmesi. 2021 senesinde çıkardığımız birçok kampanya var bununla ilgili. Taleplerimizi net bir şekilde ifade etmiştik kampanyamızla birlikte. Öncelikle iklim krizi konusunda komisyonların, bilim kurullarının kurulmasını istiyoruz. Onun dışında iklim krizinin gerçekten Türkiye’de sorun olarak görülmesini istiyoruz. Çünkü hava kalitemizi etkiliyor, yaşam kalitemizi etkiliyor. Birçok alanda bizi etkiliyor ve şu an okul zamanlarımızdan, belki yaşam zamanlarımızdan feragat edip bu konu hakkında mücadele ediyoruz. Daha fazla söz sahibi olabilirsek, karar alma aşamalarında yer alabilirsek çalışmalarımızı ortak bir şekilde yürütebiliriz diye düşünüyorum.

Gençlerin açtıkları iklim davaları

Burcu Meltem Arık: Daha haklı, daha gerçek bir talep olamaz. Çok kıymetli buluyorum bu talebinizi. Gençlerin diğer sivil toplum örgütleri, topluluklar, herkes tarafından desteklenmesi ve onlarla dayanışma içinde olunması gerektiğini düşünüyorum. Son yıllarda birçok alanda gençler dava açmaya başladı iklim ve çevre haklarına ilişkin. Bize bunlardan biraz bahsedebilir misin?

Seren Anaçoğlu: Özellikle 2020 senesinden bu yana birçok dava örneği görebiliyoruz. Özellikle de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ulaşmış ve birçok ülkeye karşı açılmış, gençlerin kendi hükümetlerine de açtığı birçok dava var. Bu davaların önemi çok büyük çünkü iklim krizi konusunda farkındalığı hukuku değiştirerek, farklı regulasyonları değiştirerek başarabiliyoruz ve bu şekilde sesimizi duyurabiliyoruz. Normalde duyuramadığımız için dava yoluna başvurmamız gerekiyor. Tabii ki bu hepimizin hakkı olan bir durum. Yani dava açmak hepimizin hakkı ve biz de bu haklarımızı kullanıyoruz. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Özellikle son zamanlarda Portekiz’de 6 gencin açtığı Duarte davasında gördüğümüz gibi ülkelerin hepsine karşı sorularımız var ve onların sorularımıza cevaplarını bekliyoruz. Bizim de Türkiye’de açtığımız ilk iklim krizi davası var. İklim İçin Gençlik ekibi olarak bu davayı açtık. COP27 konferansı geçen sene gerçekleşmişti. Bu konferansta Çevre ve İklim Değişikliği Bakanı bir açıklama yapmıştı. Her 5 senede bir bir söz [Ulusal Katkı Beyanı] verilmesi gerekiyor. Bu sözle bir hedef belirliyorlar ve o hedef için ne kadar azaltım yapacaklarını açıklıyorlar. Türkiye’nin açıkladığı azaltım hedefi değildi. Bu her alanda bizi etkileyecek. Özellikle çocukları, gençleri, dünyadaki tüm insanları, Türkiye’deki insanları etkileyecek bir durum. Türkiye’nin açıklaması aslında çok büyük bir iklim eylemsizliğiydi. Biz de Danıştay’a bir dilekçe verdik ve bir dava açtık. Bunların daha fazla artmasını, gençlerin, herkesin haklarını kullanarak bu davaları takip etmesini ve araştırmasını en çok isterim. Umarım örnek olmuştur Türkiye’deki gençler için ve insanlar için.

Gençlerin bilgi kaynakları

Burcu Meltem Arık: Çok teşekkür ediyorum. Senin bahsettiğin gibi ben de bu davaların takipçisiyim. Çok kritik olduklarını düşünüyorum iç hukuk ve uluslararası hukuk bağlamında. Parantez açarak bir hatırlatma yapmak gerekir sizin davanızın önemini göstermek için. 2019’da farklı ülkelerden 16 çocuk 5 ülkeye, Almanya, Arjantin, Brezilya, Fransa ve Türkiye’ye, iklim değişikliğiyle ilgili mücadelede gerekeni yapmadıkları için ve bu nedenle haklarının ihlal edildiğinin beyan edilmesi için Çocuk Hakları Komitesi’ne başvurmuştu. Başvurularında, komiteden iklim değişikliğini ele almak için atılması gereken adımlara, azaltım ve uyum tedbirlerine ilişkin tavsiyelerde bulunmasını da talep ettiler. Başvuru komite tarafından her ülke için ayrı ayrı değerlendirildi. Her ülke ayrı değerlendirme raporlarını yolladı. Sonuçta 2022 tarihinde çocukların mağdur statüsü komite tarafından haklı bulundu. Ancak iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle başvuru için kabul edilemez kararı aldı. Dolayısıyla sizin açtığınız dava iç hukuk yollarının ilerletilmesi bakımından çok anlamlı. Sonuçları ve süreci ben de ilgiyle bekleyeceğim. Teşekkür ediyorum Seren.

Bir mesele daha var. Bu meseleyi de Türkiye ve Dünya bakımından önemsiyorum. Eğitimciler ve öğretmenler, gençler, sivil toplum ve genel kamuoyu açısından bir ihtiyaç görüyorum. İklim kriziyle ilgili çok yanlış bilgi var biliyorsun. Biz dinleyenlere ilham olması açısından iklim kriziyle mücadele konusunda hangi kaynaklardan bilgi ediniyorsun?

Seren Anaçoğlu: İklim krizini çok farklı yerlere çeken, farklı algılanmasına sebep olan kaynaklar var. Birçok üniversitenin, özellikle Amerika’dakilerin iklim ensütüleri var. Bu iklim enstitülerinin çok güzel raporları oluyor. Bu raporlarla iklim krizini takip etmeye çalışıyorum. Kutupların durumuna ilişkin Columbia Üniversitesi’nin çok güzel kaynakları oluyor. Türkiye’de çok iyi bilim insanları var bu konu üzerinde çalışan. O insanları okumaya çalışıyorum. O insanların röportajlarını, konuşmalarını dinlemeye çalışıyorum. İklim krizini öğrenmek gerçekten bilimin yolundan geçiyor. Bilimi dinlemekle iklim krizinin bir şekilde çözümlenebileceğini düşünüyorum. Bu yüzden de elde ettiğim kaynakların gerçekten doğru olduğunu kontrol etmeden onlara inanmıyorum. Çünkü çok farklı yönlere evrilebiliyor konu. Bu yüzden de bu şekilde araştırmaya çalışıyorum elimden geldiğince.

Sivil toplumun etkisi

Burcu Meltem Arık: Çok teşekkür ediyorum. Bilimin izlenmesi kıymetli. Az önce ulusal katkı beyanından ve bunun yetersizliğinden bahsettin. Türkiye’nin iklim krizi konusundaki pozisyonunu ve bu konudaki sivil toplumun taleplerini ne ölçüde izliyorsun ve bunlara ilişkin ne düşünüyorsun?

Seren Anaçoğlu: Özellikle son beş senedir etkin izliyorum. Sivil toplumun hükümetin verdiği kararlar ve Türkiye’nin iklim politikası üzerinde etkisi iyi diye düşünüyorum. İklim grevleri düzenliyoruz. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. 2019 senesinde binlerce insan sokağa çıktı. İklim grevlerinde birçok insana iklim mücadelemizi anlatıyoruz. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Basın açıklamaları okuyoruz. Sivil toplumun etkisi ve desteği çok büyük. Türkiye’nin İklim Değişikliği Bakanlığı olması da bir nevi bilinç oluşturdu diye düşünüyorum. Ne kadar uygulamaya geçilmemiş olsa da böyle bir bakanlığın ülkemizde olması bile çok güzel bir adım. Onun dışında biz gençler olarak birçok STK’da yer almaya başladık. Bu özgürlüğümüzü kullanıyor olmamız da aktif olduğumuzu ve gençlerin bir şekilde bir şeyleri değiştirmek için mücadele ettiğini gösteriyor. Türkiye hükümetinin STK’ları çok fazla dinlediğini söyleyemem. Sadece güzel örneklerden birkaçını verebilirim. 2021 senesinde bir grev düzenlemiştik. Bu grev tam da COP26 konferansından önceydi. COP26 konferansında neler yapılması, neler açıklanması gerektiğiyle ilgili taleplerimizi sunmuştuk. Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı imzalaması gerektiğiyle ilgili çok büyük bir baskı oluşturuldu. Tüm STK’lardan gelen talepler ve bizim gibi gençlik örgütlerinden talepler geldi. Paris İklim Anlaşması yeniden imzalandı. Ben bizim etkimizin çok büyük olduğunu düşünüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bir milletvekili aracılığıyla bir mektup iletmiştik. Gençlerin talepleri, Paris İklim Anlaşması’nın imzalanması ve iklim krizi yönünden harekete geçilmesi yönünde diye. Paris İklim Anlaşması’nı imzalayın diye bir baskı oluşturmuştuk mecliste. Mektubumuz mecliste okundu. Bunların çok fazla etkisi olduğunu düşünüyorum. Politikaları yönlendirme bakımından. Umarım daha da fazla böyle örneklerle karşılaşabiliriz.

Gençlerin ihtiyaçları

Burcu Meltem Arık: Umarım. Gençlerle ilgili, gençlere yönelik şu yapılmalı, bu yapılmalı deniyor ama bunu daha çok yetişkinler söylüyor. Gençler ne alanda çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyor?

Seren Anaçoğlu: İstanbul Planlama Ajansı var. Oradan örnek verebilirim. Gençlerin katılmana çok önem veriyorlar. Birçok komisyonlar kuruluyor ve bu komisyonlarda en az bir gencin bulunuyor olması çok önemli. Deprem kurulu komisyonları vb.. Bunlara gençlerin dahil olması bence çok önemli. Onun dışında da gençlere psikolojik çalışmalar da yapılması gerekiyor. Eko anksiyete yaşamamaları için hem güvenli aktivizmin artırılmasına hem de gençlerin haklarını bilmesine ilişkin daha fazla çalışma yapılması gerekiyor. Özellikle Roots & Shoots Türkiye’den örnek verebiliriz. Onların güvenli aktivizm çalışmalarına katılmıştım ve beni gerçekten çok mutlu etmişti. Çok huzurlu olmuştuk. Çünkü aktivizm yaparken birçok sorunla karşılaşabiliyoruz. Birçok hak problemleriyle de karşılaşabiliyoruz. Yetişkinler bunu bazen bilmeyebiliyorlar ve bu konuda daha fazla çalışmanın yapılması gerektiğini düşünüyorum. Nasıl daha iyi bir aktivizm ortamı sağlanabilir? Nasıl daha iyi bir şekilde haklarımıza erişebiliriz? Haklarımızı önce bilmemiz gerekiyor. Haklarımızı bilmek konusunda hukuki eğitimler de yapılabilir.

Gençlerin eğitimci ve öğretmenlere desteği

Burcu Meltem Arık: Ne kadar kıymetli bir noktaya işaret ettin. Hak ihlalleri çok sık olabiliyor birçok açıdan. İklim alanında çalışan gençleri haklarının ihlalini sık görüyoruz.

Eğitimciyim ve öğretmenlere yönelik bir bilgi notu hazırlıyorum Etkiniz desteği kapsamında. Öğretmenler ve yetişkinler gençlerden, sizlerden hangi konularda destek alabilir?

Seren Anaçoğlu: Öğretmenlerin bakış açısı bazen sadece eğitim odaklı olabiliyor. Hocalar şunu öğrensin, bunu öğrensin, şunu öğrensin diyor. Fakat uygulama konusunda bizden destek alabilirler diye düşünüyorum. Biz gerçekten iklim krizi konusunda ne düşünüyoruz mesela? Özellikle bu konu üzerinde düşündüğümüz için. Bizim gerçekten derin bir şekilde bu konularda ne düşündüğümüzü öğrenip ona göre bir öğretim sunmaları gerekiyor. Öğretmenlerin gençleri daha iyi analiz etmesi gerekiyor ve bireysel odaklı çalışmalarda bulunmaları gerekiyor. Ben özellikle eğitim konusunda hayatım boyunca çok eksik hissettim kendimi. Anlaşılamadığımızı düşünüyorum her noktada. Onun dışında da genellikle yüzeysel geçiliyor iklim krizi konusu. Bence öğretmenler iklim krizi konusunda da sadece müfredatta olana değil farklı uygulamalara da yer vermeliler. Mesela biz bir kampanya başlatmıştık İklim için Gençlik ekibi olarak. Bu kampanya iklim krizi eğitimine müfredatta daha fazla yer verilmesiyle alakalıydı ve 40 binden fazla imzaya ulaştık. Müfredata eklendiği söylense bile ben yeterli olduğunu düşünmüyorum. Öğretmenlerin ek çalışmalarla öğrencilere daha fazla yansıtmaları ve öğrencilerinbu konu hakkında ne düşündüklerini baz alarak uygulamalar yapmaları gerekiyor.

Gençlerin iklime ilişkin karar alma süreçlerine katılımı

Burcu Meltem Arık: Çok teşekkür ediyorum. Herhangi bir zorunlu ders yok maalesef. Söylediğin ders Çevre Eğitimi ve İklim Değişikliği dersi ve 6-7-8. sınıflar için seçmeli. Hangi okullarda nasıl seçildiğini, nasıl eğitim verildiğini bilemiyoruz. İklim krizi eğitimin birçok parçasının en temel konularından biri olmalı çünkü çok hayati, çok yaşamsal bir mesele. Az önce ulusal ve uluslararası süreçlerde gençlerin katılımına dair bazı ipuçları verdin. İzliyorsun, iklim elçisi olmuşsun. Türkiye’den gençlerin uluslararası süreçlere daha etkin katılabilmesi için neler yapılması gerekiyor?

Seren Anaçoğlu: Şu an özellikle Türkiye’de çok fazla ulusal ve uluslararası konferansı oluyor. Bu beni gerçekten çok mutlu ediyor. Geçtiğimiz günlerde reklamcılık ve sürdürülebilirlik üzerine odaklanan bir konferansa katıldım. Konuşmacıydım. Konferansın bir gününde öğrencilere indirimli bilet uygulaması sunulmuş. Konferans çok etkiliydi benim için. Bir yandan pahalı biletlerle de gidebilirsiniz o konferanslara ama öğrencilere böyle bir imkan sunulması ve bunları takip edebilmeleri benim için mutluluk vericiydi. Daha fazla katılım sağlanması gerekiyor ve öğrencilerin maddi durumu da bir yere kadar elveriyor. Ulusal ve uluslararası konferansları takip etmek, kaçırmamak önemli. Böyle imkanlar sunulduğunda kullanmamız gerekiyor. Gençlerin daha fazla, özellikle siyaset konusunda, global sorunlar konusunda okumaları gerekiyor. Birçok topluluk var bizim topluluklarımız gibi. Bu toplulukları araştırıp bunlara dahil olmak isteyebilirsiniz. Onun dışında dahil olmak istemezseniz bile bizimle iletişime geçip bu konu hakkında bilgi alabilirsiniz, bizim neler yaptığımızı öğrenebilirsiniz. Aktif vatandaş olmak, bir dünya vatandaşı olmak bir aktivist olmayı gerektiriyor. Sadece iklim konusunda değil birçok konuda aktivist yani act eden, hareket eden insan olabilirsiniz. Finansmanı karşılanan konferanslar da oluyor. Bazı eğitimler oluyor. Bunları da takip edip başvurularını yapabilirler.

28. Taraflar Konferansı

Burcu Meltem Arık: Çok teşekkür ediyorum. Belki buradan bizi dinleyen özel sektöre, akademiye, sivil topluma ve kamu idaresine sizlerin bu tür kritik toplantılara ve çalışmalara katılabilmesi için burslar ya da başka bir takım destek programları açması ihtiyaç olarak söylenebilir. 30 Kasım’da 28. Taraflar Konferansı başlıyor ve burada önemli tartışmalar bekleniyor. Ulusal katkı beyanlarının dünyayı nereye götüreceğine dair senaryolar netleşecek ve açıklanacak. Durum analizi yani global stocktaking dedikleri bir tartışma olacak. Eğitim tartışmaları da olacak. Gençlerin, çocukların, ada ülkeleri üyelerinin, yerli toplulukların üyelerinin, kadınların yine en güçlü gruplar olarak yer alacağı görünüyor. Sen Türkiye’den bir genç olarak hangi uluslararası süreçleri izliyorsun? Taraflar Konferansı’nda izleyeceğini tahmin ediyorum ama nasıl izleyeceksin ve ne bekliyorsun bu konferanslardan?

Seren Anaçoğlu: 2019 senesinden beri özellikle uluslararası meclalarda gerçekleştirilmiş ve Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı konferansları takip etmeye çalışıyorum. Bu Taraflar Konferansı’nı da izleyeceğim. Dediğim gibi geçen senekine ilişkin dava açmıştık. Bu sene karbon emisyonu konusunda verilen ulusal katkı beyanlarının açıklamalarını, Türkiye’nin açıklamalarını dinlemek benim için bir sorumluluk. Bunu online takip edeceğim çünkü finansman bulmak ve UNFCCC Badge alabilmek bizim için çok zor oluyor. Ayrıca karbon emisyonunu yaratmak istemiyorum. Online takip etmek istiyorum.

Bunun dışında bu sene Belçika’daydım. Belçika’da Avrupa Parlamentosu’nda bir oylamaya şahit oldum ve birçok milletvekiliyle tanıştım. Konu iklim krizine ilişkindi ve konferansın açılışında Rana Plaza’dan bahsedildi. Rana Plaza onuncu senesinde. Kapitalizm nedeniyle tekstil sektöründe çalışan birçok kadın hak ihlallerine maruz bırakılıyor. Rana Plaza’da da birçok insan, binlerce kadın hayatını kaybetti. Binanın çökmesi sebebiyle. Bunu konuşup ardından sürdürülebilirlik, tekstilde sürdürülebilirlik, binalarda sürdürülebilirlik konuşmaya başladık. Konferansta ayrıca Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti¹ (Corporate Sustianbility Due Diligence) raporu tartışıldı. Bu raporla Avrupa Birliği’ndeki regulasyonlar takip edilebiliyor. Avrupa Birliği içerisinde bulunan ülkelerdeki şirketler Avrupa Birliği dışındaki fabrikalarına, mağazalarına önem vermiyorlar sürdürülebilirlik konusunda. Bunun durdurulması gerekiyor. Mesela çok büyük markalar var Avrupa Birliği ülkeleri tarafından kurulmuş olan ve o markalar başka bir ülkeye gittiklerinde, bir Asya ülkesine bir Orta Doğu ülkesine gittiklerinde çalışanlarına ya da ürünlerine yeteri kadar dikkat etmeyebiliyorlar. Bu yüzden bu oylama yapıldı. Ben de canlı dinleyenlerden biriydim bu oylamayı ve milletvekilleriyle de konuştuk. Rapor geçti. Bu çok güzel bir adımdı çünkü Orta Doğu’daki kadınların hak ihlallerine maruz kalmasını da engelleyecekti. Umarım daha iyi uygulamalara sebep olur ve Avrupa Birliği de bu konuda diğer ülkelere büyük bir yaptırım uygular hak ihlallerine devam ederlerse.

Seren’in son sözü

Burcu Meltem Arık: Çok teşekkür ederim. Ne kadar önemli bir rapora, bir alana, olaya tanık olmuşsun. Çok kıymetli. Bütün bu tanıklıkların Türkiye’deki tüm gençlere taşınabilmesi ve gençlerin kendi istekleri doğrultusunda bu süreçlere katılabilmesini çok önemsiyorum. Umuyorum bunların yollarını daha fazla tartışırız hep beraber. Ben katıldığın için çok teşekkür ediyorum sohbetime. Her bir sorumun altında söylediklerini ayrı ayrı açabiliriz. Derinleşebiliriz. Bu bir ilk sohbet niteliğinde oldu. Senin son bir sözün var mı?

Seren Anaçoğlu: Ben de çok teşekkür ederim davet ettiğiniz için. Kendimi anlatabildiysem, bir şekilde bir şeyler değiştirebilmek için örnek olduysam ben de çok mutlu olurum. Bir umut olduğunu ve hepimizin bu umut için mücadele etmesi gerektiğini söylemek istiyorum.

Burcu Meltem Arık: Çok teşekkürler. Nefis bir de son söz oldu. O zaman herkese hoşça kalın diyorum. Başka vesilelerle karşılaşmak üzere.

¹ Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti (Corporate Sustianbility Due Diligence)

Bu web sitesi, Etkiniz AB Programı kapsamında Avrupa Birliği finansal desteği ile üretilmiştir. İçeriğinden yalnızca Roots & Shoots Türkiye ve Eğitim Reformu Girişimi sorumludur ve hiçbir şekilde Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

Bu web sitesi, Etkiniz AB Programı kapsamında Avrupa Birliği finansal desteği ile üretilmiştir. İçeriğinden yalnızca Roots & Shoots Türkiye ve Eğitim Reformu Girişimi sorumludur ve hiçbir şekilde Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.